ULUSAL TAVIR,
DİNCİ TAVIR AYRIMI

Yazılandan bu anlamı mı çıkarıyorsunuz Şükrü Gülmüş, yoksa
böyle bir anlam çıkarılması hoşunuza mı giderdi?
Stalin çağımızda ilerici ve gerici tavır alışları
emperyalizme karşı alınan tavra göre değerlendirirdi. Nitekim Afgan Emiri'nin
İngiliz emperyalizmine karşı tavrını ilerici bulmuştu. Bu tabii ki Emir
"hazretlerinin" "ilericiliğine" değil tavrın
"ilericiliğine" işaret etmektedir. İlhakçıya, işgalciye karşı alınan
tavırdır söz konusu olan. Bu ilerici tavır sadece bu konu ile alakalıdır.
Hiçbir zaman Afgan Emiri'nin sınıfsal ve toplumsal anlamda ilerici olduğunu
göstermez. Orada Afgan Emiri iktidarını korumak istemektedir. Bu taktik bir ilericilik nitelemesidir.
Emperyalizme darbe indirmesine, emperyalizmi geriletmesine
bakarak böyle bir nitelemede bulunduğunu belirtir Stalin.
Halbuki Şeyh Sait gibilerinin emperyalizme karşı
tavrı hiçbir zaman söz konusu olmamıştır.
Hiçbir Kürt toprak ağası anti-emperyalist olmamıştır.
Hiçbir aşiret lideri şeyh, şıh anti-emperyalist olmamıştır.
Tam tersine Barzani, Talabani gibileri emperyalizmin
hizmetinde olmuşlardır.
Şeyh Sait gibilerinin ve Sait Nursi gibilerinin durumu Afgan
Emiri'nin durumuna benzemez, bu iki dinci şeyh ve tarikat kurucusu tamamen
"din devleti" kurmak amacıyla hareket etmişlerdir.
Din devleti kurmak
amacıyla başkaldırmak hiçbir zaman "ulusal", "milli" bir
tavır olmamıştır. Olamaz da.
Aynen Kürt halkının aldatılarak halkın oylarıyla
milletvekili seçilen Altan Tan'ın "din devleti"nden yana olması nasıl
"ulusalcılıkla, ulusal kurtuluşçulukla bağdaşmaz ise Şeyh Sait ve Sait
Nursilerin durumu da bağdaşmaz.
Ulusal tavır, ulusal
baskıyı ortadan kaldırmayı amaçlar ama asla din devleti kurmayı amaçlamaz.
Kaldı ki Stalin diğer bir çok yazısında çağımızda ulusal devletlerin kuruluşunun
uluslara özgürlük getirmediğini, bu ulusal devletlerin kuruluşundan sonra başka
ulusları ezerek, baskı altına alarak ve sömürerek varolabildiklerini
belirtmiştir. Tarihin öğrettiği budur.
O yüzden ulusal tavır
kızıl tavır olan sınıfsız toplum tavrının bir parçası değilse toplumlara,
halklara ve uluslara bir şey kazandırmaz. Her zafer de anti-sömürgeci Türkiye
Kurtuluş Savaşı gibi çok kısa zamanda hatta daha savaşın başlarında
emperyalizmle uzlaşmak ve giderek emperyalizme teslim olmak zorunda kalıyor. Bunun
yanı sıra ulusal kurtuluş sonrası başka ulusların ve etnisitelerin baskı altına
alınması, asimile edilmesi, imha edilmesi vs. gündeme geliyor. İşte Türkiye'de
yaşanan budur. Bu da diğer ezilen ulusta milliyetçi duygular oluştururken
sınıfsal duyguları yok ediyor veya en azından törpülüyor. Ezen millet de de
aynı karşı-milliyetçi akımlar hem sağ hem de sahte "sol" kılıkla
canlandırılıyor.
Yani ulusal tavır aynı zamanda kızıl tavır olmak zorundadır.
Ulusal tavır burjuva tavır olmamalıdır. Milli devlet kurulsun ne olursa olsun
tavrı dar burjuva milliyetçi tavırdır. Böyle milliyetçilikler muhakkak ki
gerici akımlarla birleşiyor, ittifak kuruyor ve halkın bilincini köreltiyor.
Türkiye'de ulusal tavır tam olarak doğru anlaşılmamış olup ulusal tavır alanlar
sadece o dönemleriyle ilgili olarak değerlendirilmemiş dönem aşımı yaşanmış ve
tamamen ilerici, devrimci olarak nitelenerek önemli yanlış tanımlamalara ve
ittifaklara gidilmiştir.
Mücadelenin esası olan Kemalist rejime karşı mücadele bu
nedenle rejim yerine rejime muhalefet eden dincilere karşı mücadele haline
getirilmiştir. Elbette dincilik gericiliktir ve mücadele edilmelidir. Bunu yanı
sıra anti-emperyalizm olarak tanımlanan bütün Kemalizm tarihi büyük bir
yanlışlıkla ve Marksizmin ustalarının görüşlerini bilmemekle birlikte ortaya
çıkmıştır.
Anti-Kemalizm adeta
dincilikle eşdeğer tutulmuştur. Bu tavrın gerici Kemalist devlete hizmet
ettiğinin farkında olan egemenler bundan daima memnun olmuşlardır. Kemalizmin
ilericiliğinin yanı sıra gericiliği de, faşizmi de vardır. Bu görülmek
istenmemektedir. Kemalizmin ilericiliği 1919-1922 arasının
anti-sömürgeciliğidir. Padişahlığın, halifeliğin tasfiye edilerek üst yapı
devrimine yönelinmesidir. Öte yandan gerici yönü ise diğer ulus ve
etnisitelerin adeta yok sayılması, boyunduruk altına alınmasıdır. Komünistlerin
daha kurtuluş savaşı başlarından itibaren hile ve komplolarla savaş dışı
bırakılmaya çalışılmasıdır. İşçi ve köylülere demokratik haklarının
verilmemesidir. Kurulan Cumhuriyet'in tamamen askeri bürokratik devlet
kapitalizmi ağırlıklı olmasıdır. Süreç içinde bu Cumhuriyet'in sahipliğine Kürt
toprak ağalarının da ortak edilmesidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder