18 Temmuz 2012 Çarşamba

ULUSAL TAVIR,
DİNCİ TAVIR AYRIMI

   Yazılandan bu anlamı mı çıkarıyorsunuz Şükrü Gülmüş, yoksa böyle bir anlam çıkarılması hoşunuza mı giderdi?
     Stalin çağımızda ilerici ve gerici tavır alışları emperyalizme karşı alınan tavra göre değerlendirirdi. Nitekim Afgan Emiri'nin İngiliz emperyalizmine karşı tavrını ilerici bulmuştu. Bu tabii ki Emir "hazretlerinin" "ilericiliğine" değil tavrın "ilericiliğine" işaret etmektedir. İlhakçıya, işgalciye karşı alınan tavırdır söz konusu olan. Bu ilerici tavır sadece bu konu ile alakalıdır. Hiçbir zaman Afgan Emiri'nin sınıfsal ve toplumsal anlamda ilerici olduğunu göstermez. Orada Afgan Emiri iktidarını korumak istemektedir.  Bu taktik bir ilericilik nitelemesidir.
      Emperyalizme darbe indirmesine, emperyalizmi geriletmesine bakarak böyle bir nitelemede bulunduğunu belirtir Stalin.
      Halbuki  Şeyh Sait gibilerinin emperyalizme karşı tavrı hiçbir zaman söz konusu olmamıştır.
      Hiçbir Kürt toprak ağası anti-emperyalist olmamıştır.
      Hiçbir aşiret lideri şeyh, şıh anti-emperyalist olmamıştır.
      Tam tersine Barzani, Talabani gibileri emperyalizmin hizmetinde olmuşlardır.
      Şeyh Sait gibilerinin ve Sait Nursi gibilerinin durumu Afgan Emiri'nin durumuna benzemez, bu iki dinci şeyh ve tarikat kurucusu tamamen "din devleti" kurmak amacıyla hareket etmişlerdir.
       Din devleti kurmak amacıyla başkaldırmak hiçbir zaman "ulusal", "milli" bir tavır olmamıştır. Olamaz da.
     Aynen Kürt halkının aldatılarak halkın oylarıyla milletvekili seçilen Altan Tan'ın "din devleti"nden yana olması nasıl "ulusalcılıkla, ulusal kurtuluşçulukla bağdaşmaz ise Şeyh Sait ve Sait Nursilerin durumu da bağdaşmaz.
       Ulusal tavır, ulusal baskıyı ortadan kaldırmayı amaçlar ama asla din devleti kurmayı amaçlamaz. Kaldı ki Stalin diğer bir çok yazısında çağımızda ulusal devletlerin kuruluşunun uluslara özgürlük getirmediğini, bu ulusal devletlerin kuruluşundan sonra başka ulusları ezerek, baskı altına alarak ve sömürerek varolabildiklerini belirtmiştir. Tarihin öğrettiği budur.
      O yüzden ulusal tavır kızıl tavır olan sınıfsız toplum tavrının bir parçası değilse toplumlara, halklara ve uluslara bir şey kazandırmaz. Her zafer de anti-sömürgeci Türkiye Kurtuluş Savaşı gibi çok kısa zamanda hatta daha savaşın başlarında emperyalizmle uzlaşmak ve giderek emperyalizme teslim olmak zorunda kalıyor. Bunun yanı sıra ulusal kurtuluş sonrası başka ulusların ve etnisitelerin baskı altına alınması, asimile edilmesi, imha edilmesi vs. gündeme geliyor. İşte Türkiye'de yaşanan budur. Bu da diğer ezilen ulusta milliyetçi duygular oluştururken sınıfsal duyguları yok ediyor veya en azından törpülüyor. Ezen millet de de aynı karşı-milliyetçi akımlar hem sağ hem de sahte "sol" kılıkla canlandırılıyor.
      Yani ulusal tavır aynı zamanda kızıl tavır olmak zorundadır. Ulusal tavır burjuva tavır olmamalıdır. Milli devlet kurulsun ne olursa olsun tavrı dar burjuva milliyetçi tavırdır. Böyle milliyetçilikler muhakkak ki gerici akımlarla birleşiyor, ittifak kuruyor ve halkın bilincini köreltiyor. Türkiye'de ulusal tavır tam olarak doğru anlaşılmamış olup ulusal tavır alanlar sadece o dönemleriyle ilgili olarak değerlendirilmemiş dönem aşımı yaşanmış ve tamamen ilerici, devrimci olarak nitelenerek önemli yanlış tanımlamalara ve ittifaklara gidilmiştir.
      Mücadelenin esası olan Kemalist rejime karşı mücadele bu nedenle rejim yerine rejime muhalefet eden dincilere karşı mücadele haline getirilmiştir. Elbette dincilik gericiliktir ve mücadele edilmelidir. Bunu yanı sıra anti-emperyalizm olarak tanımlanan bütün Kemalizm tarihi büyük bir yanlışlıkla ve Marksizmin ustalarının görüşlerini bilmemekle birlikte ortaya çıkmıştır.
      Anti-Kemalizm adeta dincilikle eşdeğer tutulmuştur. Bu tavrın gerici Kemalist devlete hizmet ettiğinin farkında olan egemenler bundan daima memnun olmuşlardır. Kemalizmin ilericiliğinin yanı sıra gericiliği de, faşizmi de vardır. Bu görülmek istenmemektedir. Kemalizmin ilericiliği 1919-1922 arasının anti-sömürgeciliğidir. Padişahlığın, halifeliğin tasfiye edilerek üst yapı devrimine yönelinmesidir. Öte yandan gerici yönü ise diğer ulus ve etnisitelerin adeta yok sayılması, boyunduruk altına alınmasıdır. Komünistlerin daha kurtuluş savaşı başlarından itibaren hile ve komplolarla savaş dışı bırakılmaya çalışılmasıdır. İşçi ve köylülere demokratik haklarının verilmemesidir. Kurulan Cumhuriyet'in tamamen askeri bürokratik devlet kapitalizmi ağırlıklı olmasıdır. Süreç içinde bu Cumhuriyet'in sahipliğine Kürt toprak ağalarının da ortak edilmesidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder